Kayıtlar

Nisan, 2008 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yusuf ÖZCAN Öyküler: İKİ AŞK HİKAYESİ

İKİ AŞK HİKAYESİ “ANADOLUM KARIŞ KARIŞ BİRBİRYLE EDER YARIŞ” Anadolu’muzun vatan coğrafyasındaki çeşitlemeleri,insanın yaşantısına sinmiştir. Türk insanı,horonda kıpır kıpır,zeybekte ağır başlı.Bar da mağrur,ağırlamada ağıtsı…Ve sürmelide duyguları kirpiklerinden düştüm düşeceğin arasıdır. Erkeğin hakimiyeti hissedilen Anadolu ailesinde,kadın bir kenara itilmiş değildir.Yeri geldiğinde “HAN” denen hatunlar çıkmıştır bağrından.Nene Hatunlar,Hüsne Gelinler,Kara Fatmalar, bunlardan sadece bir kaçıdır.gereğinde “HAN” gereğinde SULTAN” olmayı bilen Anadolu kadını,hiçbir zaman sınırını aşmamış,yerine ve zamanına göre hareket etmeyi bilmiş.Bağlanınca sonuna kadar,güvenince gözünü kırpmadan,sevince ölesiye sevmiş. Şimdi anlatacağım hikayeler, yukarda bahsettiğim deryadan iki damladır: Evliliğinin üçüncü ayında askere giden delikanlı, eşinin durumunu merak eder, “Vatan aşktan üstündür” deyip evliliğin ilk baharında ayrıldığı sürmelisinin hasretiyle yanıp tutuşur , ama nasıl dursun , evin büyüğü

Türkülerimiz

(Türk'üz türkü çağırırız) Türkülerimiz bazen bebek olur , "Aynalı beşiklerde sallanır." Bazen "Yemen yollarının çukuru",bazen "gurbet elden gelmeyen künye" olur. "Sarıkamış karlarına doksan bin gelinin umutları" olarak gömülür. Bazen coşar, kabına sığmaz "Atamızdan yadigar Bar" bazen "Gemilerde talim eden bahriyeli yar , Çamlıbel'de kar , Koç Köroğlu'nun altında kır" olur türkülerimiz. Bazen de ince ve narinleşir ki:Katibimin setresi,pencerenin tül perdesi,sevgilinin mendili olur,sallanarak. Türkülerimiz mutlaka bir doğum sancısı çektikten sonra hayata gelmiş ve dilden dile dolaşır olmuştur.Ben bu yazımda türkülerimizin dünyasına derinlemesine girmeden , Yozgat'ta atışma tarzında söylenmiş(mani tipi) türkülerimizden misaller vermeye çalışacağım. Türk insanın duygu dünyası bir gül bahçesi gibidir.Bu bahçede gülde,bülbül de,çimen de yeşerir,ısırganda... Yozgat insanı da bu bahçenin köşe taşlarından birisidir